22 Nisan 2011 Cuma

Göçmen olmanın dayanılmaz hafifliği


Tutkularımızı bir kenara bıraksak bile en ince ayrıntıları bile hatırlar olduk. Sözcük kanamasına tutulmuşcasına titreyen bedenimiz, yabancı ve öteki olmanın verdiği tarifsiz acıyı yaşıyor olması bile başlı başına bir fenomeni ifade etsede, ötekileşmenin verdiği acıyla tükenen geceye dönüyor gün.
Nataşa’m haber verdi. Atinadaki yabancılar dairesinde, polis bir yabancıyı döverek öldürmüş!!!
Omonya inen dar sokakları birer birer sesizce indim. Omuzlarda ki tabut... Ve içinde ki Yabancı!!!
Bir bir göçmen... polis tarafından öldürülmüş
Sürgünde yaşamanyanın çokca anlayacağı bir olgu değil bu olay.
Empati yapmak bile zor eğer göçmen yada sürgünde yaşamıyorsanız.
Düşünsenenız söyle. Belki bir farklı bir pencere açılır yaşamınıza... hangi hayellerle yolla çıkmıştı. Geleceğe dair hangi şarkıyı söylecekti... geri dönünce arkadaşlarına neler anlatacaktı, hangi kentleri, hangi aşkları...Oysa şimdi hiç biri olmayacak..Şimdi geçmişe gidip...Kendinizi onun yerine koyup biii düşünün..Bir ülkedesin ve kimsen yok, tanığın, bir arkadaşın...Hiç kimse...Yapayanlız.. koca bir çölde tek bir ağaç gibi.Ve yaşadığın ülkede hemde hiç bir suç işlememişken, o ülkenin kanunalarını çiğnemişken, o ülkenin koluk kuvetleri tarafından öldürülmüşsün... Bunun neticesindeNe arayanın ne de soranın var..Sokak köpeği gibi soğukta titreyen bedenin şimdi sonsuzluğa yolcu...Umuda giden yolda tek başına başına, bir tabut içinde kendi ülkene dönüyorsun.Şanslısın birde burdan bak..Denizede boğulabilirdin. Yada bir kamyon kasasında havasızlık yüzünden yaşamın sona erebilirdi..Deme hakkında sahipsin.. cesedin bile bulunmayabilirdi...Bu yüzden halla küçük tutukularla kanıyor ellerim... ve biliyorum ki kimse sormayacak, sorgulamayacak benim neden öldüğümü...
Beni öldüren polis devam edecek benim gibi yabancıları, kaçakları..
Gönderen yansima zaman:

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar